top of page
  • Yazarın fotoğrafımehtap YILDIRIM

Düşünmek mi endişelenmek mi…

Güncelleme tarihi: 19 Ara 2019

Koçluk süreçlerinde bir sorun üzerine düşünmek ile onunla ilgili kaygılanmak arasında ayrım yapamadığımız durumların çok yaygın olduğunu gözlemliyorum. İkisinin arasında dünyalar kadar fark olduğu açık olmasına rağmen ben de kendime düşünmek diye etiketlediklerimizin acaba ne kadarı aslında kaygılanmak diye sormadan duramadım. Endişelenmek, kaygılanmak üretken faaliyetler değiller. Daha iyi hissetmemize yardım etmedikleri gibi gerçekleri ya da koşulları kesinlikle değiştirmiyorlar. Elbette bu sorunlarımızı düşünmenin bir değeri olmadığı anlamına gelmiyor. Belki de ikisi arasındaki temel fark enerjisidir. Endişelenmek gergin ve rahatsız edicidir. Asla kendimizi daha iyi hissetmemize neden olmadığı gibi çözüme de katkı sağlamaz. Endişelenmenin bir başka olumsuz tarafı da kristal küremize bakarak işlerin iyi sonuçlanmayacağını varsaymak eğilimini yaratıp sorunlara karamsar ve umutsuz bir tavır ve enerji ile bakmamıza sebep olmasıdır. Çoğu zaman da endişelenmenin kontrolle ilişkisi var. Bilinen ve benim çok sevdiğim dinginlik duasında (serenity prayer) değiştiremeyeceğimiz şeyleri farketmek, değiştiremediklerimizi kabul etmek ve yapabileceğimiz şeyleri değiştirmek için yardım istenilir. Gerçekten bu farkındalıklara sahip olmak çok ama çok önemli. Endişelenmeye bu bağlamda bakarsak, aslında sonucu kabul etmek yerine kontrol etmek istiyoruz, üstelik gerekli değişikliği de yapmıyor sadece o konu üzerinde kaygı üretmek istiyoruz…

Endişelenmek bazen bir de “eğer” şeklini alır. Eğer “… olmazsa/olursa ne olur?” diye kaygılanır dururuz. Burada sorun çoğu zaman bize işkence eden soruyu cevapsız bırakmaktan kaynaklanabiliyor. Herkesin işine yarar mı bilmem ama ben kendimi bu döngüde bulduğum zaman en kötü olasılığı gözümde canlandırır, o durum için neler yapabileceğimi listeler ve rahatlarım. Konuya dair yapabileceğim bir şey yoksa da o zaman da bunun farkındalığıyla rahatlarım. Nitekim uzmanlar da bu tarz “eğer” sorularının yanıtlanması halinde onların yönetilmesi, değiştirilmesi veya sonuçların kabul edilmesinin daha kolay olduğunu belirtiyorlar.

Elbette en iyisi durumun kısır döngüye ya da bu tip sorulara dönüşmemesi ki onun için de sorunlar hakkında kaygı üretmek yerine onların üzerinde düşünmeyi başarmak gerekli. Problemler üzerinde düşünmek, onları çözmenin daha sakin, daha huzurlu ve üretken bir yolu olabileceğinden endişelenmekten farklı. Bu şekilde seçenekleri ve olası sonuçları göz önünde bulundurabilir, çözümler üretebilir, çözümlere ulaşmak için planlar yapabilir ve eylem adımları belirleyebiliriz. Ve elbette yanlış giden şeylerden ders alabiliriz. Sorunlarımıza rahat ve iyimser bir tutumla yaklaştığımızda daha yaratıcı çözümler bulmamız daha olası. Ben bu konuda iki araçtan büyük fayda gördüm: Türkçeye an farkındalığı olarak tercüme edilen “mindfulness” çalışmaları ve bir koç olduğum ve düzenli koçluk aldığım için gönül rahaltığıyla önerdiğim koçluk almak.

Bu satırları okurken belki siz de, gerçekten sorunlar üzerine düşünmekle onlar hakkında kaygılanmanın ayrımının farkında mıyım diye kendinizi sorgulamaya başladınız.

Düşünmek bizi çözüme doğru ilerletirken endişelenmek fasit daire içinde dönmemize sebep oluyor. Endişelenirken yaşamı kaçırmamız da cabası…

4 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page