mehtap YILDIRIM
Duygusal Kurgulardan Özgürleşmek
Güncelleme tarihi: 18 May 2020
Yaşamımızda duygusal drama yaratmada büyük rol oynayan kişiliklerimizin, inançlarımızın, değerlerimizin, yargılarımızın ve görüşlerimizin temelini egomuz oluşturur. Zihnimizde, dış uyaranlara karşı otomatik olarak hareket etmemize veya tepki vermemize neden olan önceden tasarlanmış düşünceler, yazılmış senaryolar yani kurgular oluşturur. Bu süreç bilinçsiz gerçekleştiği gibi söz konusu düşünceler genellikle gerçeklere değil, “bizi korumak” için egomuz tarafından kurgulanan duygusal hikayelere dayanır. Hatta genelde hepimizde olan “haklı çıkmak istemek” eğiliminin kontrol edilmediği durumlarda kendimizi bu kurguların gerçek çıkması için çaba sarfederken bile bulabiliriz. Böylece büyüme ve gelişme fırsatlarımız da sınırlanır. Dolayısıyla çoğunlukla korku temelli kurgulara dayanan koruma mekanizmaları hayatımızı “güvenli ve emniyetli” hale getirmek ya da mevcut durumu korumak için ha gayret çalışırlar. Hayatı kolaylaştırırlar mı? Çoğunlukla hayır. Bu mekanizmalar çoğu zaman bizi gerçek doğamızdan, hayallerimize ulaşmaktan ve başkalarıyla anlamlı ilişkiler kurmaktan uzaklaştırır.
Kurgulara dayanan “kendini koruma” mekanizmalarımız konfor alanımızda kalmamıza neden olur ve sahte bir güvenlik duygusu sağlarlar. Bu örüntülerin yaşamlarımızda sık sık tekrarlandığını fark etmemize neden olan bir deneyim yaşadığımızda kendimizden şüphe etmeye başlayıp kendimize karşı olumsuz hale gelebiliriz.
Bu tarz kurguların yıkıcı etkilerini farketmeyi öğrenip egonun senaryolarına göre değil de, bilinçli olarak değerlendirdiğimiz gerçeklere göre tepki vermeye ve davranmaya başladığımızda ise hayatımızın kontrolünü elimize almış oluruz. Bu aslında an farkındalığıyla (mindfulness) hareket etmektir.
An farkındalığı ile yaşadığımızda kurgusal düşüncelerimizi keşfetmek ve egomuzla arkadaş olmak mümkün olur. Böylece duygusal olarak egonun otomatik talimatlarıyla hareket etmek yerine, davranışlarımızı bilinçli olarak seçmeyi öğrenebiliriz. Üstelik kurgularımızdan özgürleşmek kendimizin en iyi versiyonuna ulaşma yolcuğumuzda bize alan açacaktır.
Birçoğumuz yaşamımızda nelerin önemli olduğuna dair net bir anlayış olmadan, ya da varmak istediğimiz yere ulaşmak için hiçbir stratejimiz olmadan yaşıyoruz. Bunun önemli sebeplerinden biri de bahsettiğimiz kurguların yarattığı sözde “güvenli ve steril” yaşamlar. Çoğumuz, dönem dönem, “yaşam bu kadar ya da böyle olamaz, bundan daha iyi bir şey olmalı” duygusunu hissederiz. Ancak daha iyinin ne olabileceğini keşfetmeye çalıştığımızda çoğu zaman korkularımız direksiyonu ele geçirir ve korkutucu senaryolarla ya daha en baştan daha iyiyi hayal etmemize ket vurur, ya da hayal edebilmişsek bile konfor alanımızdan çıkıp hayalimize doğru adım atmamızı engellerler. Ve kimi zaman da yola çıkmış olsak da bu senaryolar hayallerimize giden yolda ilerlememizi sabote ederler. Sizin de çok istediğiniz ama daha denemeden baştan kendinizi olmaz diye vazgeçirdiğiniz ya da ucundan başlasanız da bıraktığınız şeyler olmadı mı hiç?
İç sohbetlerimizin farkındalık temelli olması, yaşamlarımızda gerçek anlamda tatmine ulaşmak için önemli olduğu gibi öz-saygı ve öz-sevgimizin de önemli göstergesidir. Kendimize (ve dünyaya) sevgi ve şefkat göstermek bizim sorumluluğumuzdadır. Bu konuda neler yapabileceğiniz konusunda kendinize karşı dürüst olun, sonra da ”harekete geçin ”. Kendinizle farkındalık esasında bir ilişki kurmaya istekli olun ve kurgularınızdan özgürleşin. Farkındalık çalışmalarında en karanlık yanlarınızı araştırmaya cesaret edin. Böylece daha tatminkar ve anlamlı hayatlar sürebiliriz.
Elbette kaygı eğer kronik ya da yaygın bir hal almışsa hatta bu yönde bir şüpheniz varsa bir psikolog veya psikiyatra başvurmak en doğru çözüm olacaktır. (Yaygın kaygı bozukluğunun sınırlarını anlamak için Türkiye Psikiyatri Derneğinin bu konudaki yazısını okuyabilirsiniz: https://www.psikiyatri.org.tr/halka-yonelik/25/yaygin-anksiyete-bozuklugu)