top of page
  • Yazarın fotoğrafımehtap YILDIRIM

Egoların yeni savaş alanı

Güncelleme tarihi: 19 Ara 2019

Çevreme bakıyorum da özellikle 40 yaş üstü kadınlar delirmiş gibi eğitimden eğitime, seminerden seminere koşuyor. Kişisel gelişim alanında sürekli yeni kitaplar çıkıyor, yeni kitaplar yazılıyor, okunuyor. Bir şeyler kaçırılacak korkusuyla herkes aydınlanma peşinde başı kesik tavuklar gibi koşuşturuyor.

Bir de herkes ne kadar iyi olduğunu gösterme peşinde. Kimse canının acıdığını, yaralarını ya da depresyonda olduğunu kabul etmiyor, edemiyor. Pek çok kimse iyi değilim derse yeterince spiritüel olmadığı, bir şeyleri yanlış yaptığı için dışlanacağı, eleştirileceği korkusunu taşıyor. Ergenliğimize geri döndük: Özü kaçırıp şekle odaklanıyoruz. Kimin daha spiritüel olduğunu yarıştıran bir realite şovu yapsalar şaşırmayacağımız bir noktaya geldik.

Elbette bu konulara ilgi güzel ve faydalı ama ben ve benim gibiler de aman bu koşturmaya kapılıp yolumuzu kaybetmeyelim kaygısıyla, paniğin sebebini de tam anlamayarak, olanları biraz da şaşkınlıkla seyrediyoruz. Kendimizi insanlardan uzak tutup belki biraz da yalnızlaşıyoruz. Hatta kimi zaman yapılanlardan uzak durmak için durgunlaşıyor, momentum kaybediyoruz.

Aslında biraz anlamsız bulduğum abartılı sözde iyimserlik havasından daha çok, bahsettiğim grubun çoğunda var olan kurbanı, hastayı, kırılganlığı yargılama hatta nerdeyse suçlama eğilimini çok yadırgıyorum. Evet kötü olaylardan ders almalıyız ama her şeyin ama her şeyin bizi ilgilendiren bir kozmik sebebi olduğuna inanmıyorum. Kendi evrenimizin merkezinde olabiliriz ama kuşkusuz ki Evrenin merkezinde değiliz. Bazan kötü şeyler öylesine başımıza gelir ve bunların sebepleri bizim dışımızda ve bizimle ilgisiz olarak başkalarının kötü seçimlerine dayanabilir. Zalimi, dedikoducuyu, acımasızı veya hırsızı bize ders veriyor diye alnından mı öpmeliyiz yani. Hırsızın hiç mi suçu yok? Dersimizi alalım ama “ilgililerin hakkını” da teslim edelim.


2 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page